
Başlıkta okuduğunuz bu soruyu Türkiye’nin yetiştirdiği büyük matematikçilerden Tosun Terzioğlu sormuş ve yanıtlamış. Kendisini saygı ile anıyoruz ve denk geldiğimiz bu yazısının bir kısmını sizlerle paylaşmak istiyoruz. “Bir matematikçi hayatta ne yapar?” diye sorulduğunda, “düşünür” derim. Matematikçi elbette ders verir, araştırma yapar, bunun için kitap okur, makale okur. Zaman zaman kâğıt kalemle çalışır, hesap yapar… Ama esas yaptığı bence, düşünmektir.

[…] Matematikle uğraştığım zaman karşılaştığım tanıdıklar zaman zaman sorarlardı, “hayrola, niye böyle düşünceli gözüküyorsun” diye. Doğru cevabım, “düşünceli gözüküyorum, çünkü düşünüyorum”, olmalıydı kuşkusuz. Ama genelde “düşüncesiz görünmemek için düşünceli gözüküyorum. Yoksa kötü bir durum yok” falan gibisinden cevap verirdim. Aslında çalışan bir matematikçiye, “düşünceli görünüyorsun” demekle on bin metre yarışında koşan bir atlete “nefes nefese kalmışsın, çok terliyorsun” demek arasında bir fark yok. Kaldı ki düşünmenin insan sağlığına zararlı bir etkisi olduğunu iddia eden bir doktora, doğrusu şimdiye kadar hiç rastlamadım!
[…] Tabii, salt düşünmek de yetmiyor. Okumak, yapılan araştırmaları takip edebilmek ve yaptığınız bir araştırma sonucunda bulduğunuz sonucu birtakım yerlerde anlatmak, başka meslektaşlarınızın eleştirisine sunmak…
Çünkü matematik açık bir eylemdir. Yaptığınız şeyi kendinize saklayıp da sağda solda “ bakın ben neler yaptım neler, ama size anlatamam!” diye böbürlenirseniz, herkes sizden biraz kaçar veya size garip bir şekilde bakar, hatta “bu adam hasta mı acaba?” diye sorar. Matematikte yeni bir şey yaptığınız zaman, ispatınızı olanca açıklığıyla ya bir bilimsel toplantıda anlatacaksınız veya makale olarak yazacaksınız. Anlatırken veya makalenizi yazarken hiçbir şeyi gizlemeyeceksiniz. Yaptığınız meslektaşlarınızca kontrol edilecek, doğru bulunacak, ondan sonra bu sizin yaptığınız şey tescil olmuş sayılacak.
[…] Bütün bu süreçlerde yaptığınızı kabul ettirmek veya beğendirmek için unvanınızı, pozisyonunuzu falan ortaya atmaktan kesinkes kaçınmalısınız.
“Ben şöyle önemli bir kişiyim” veya “ geçmişte ne kadar ödül aldım” gibi laflarla ortaya çıkarsanız matematik toplumunda pek komik, hatta acıklı bir duruma düşersiniz. Çünkü burada büyüteç altında olan siz değilsiniz; büyüteç altındaki yaptığınız matematik. Matematikçiler kerameti matematikte ararlar, kişilerde değil!
Bana göre matematik, insanlığın tarihi boyunca küçük küçük taşları bir araya getirerek zekâsıyla inşa ettiği çok yüce bir anıt. Çağlar boyunca durmadan gelişen ve değişen bir anıt. Diyelim siz de makalenizi yayınlattınız ve anıta bir taş koydunuz; ümit edersiniz ki yıllar sonra o taşı oraya sizin koyduğunuz başkaları tarafından hatırlansın. Başka matematikçiler çıksın sizin koyduğunuz o taşın üzerine bir taş daha koysun. Bir matematikçinin en büyük ümidi ve düşü işte bundan ibarettir.
Matematik yorucu bir iştir… Matematik yaparken, özellikle araştırma yaparken insan kimi zaman hep aynı şeyleri düşünür durur. Başka birisinin yaptığı matematiği bile anlamak kolay değildir. Öyle bir roman okur gibi okuyamazsınız matematik makalesini, hatta bir ders kitabını. Zaman zaman zorlanırsınız, yorulursunuz. “Neden istediğim sonucu almıyorum?” diye sinirlenirsiniz. Kendinizi yıpratmaya başlarsınız. Yılgınlığa kapılmanız, matematiği bırakıp başka şeyle uğraşmayı düşünmeniz işten bile değildir.
Öyle durumlarda ben bırakırım düşündüğüm problemi, unuturum aylarca. Üzerine çalıştığım problemi tamamen bir kenara attığım da çok olur. Ama bazen de, eğer şansım yaver gider ve ilham perisi bana gülerse, birden aklıma yepyeni bir fikir gelir, geri dönerim ve o problemi kolaylıkla çözebilirim. Her şey takır takır yerli yerine oturur. Kafanızda aylarca dönüp dolaşan bulanık fikirler, belirsizlikler bir düzene kavuşur. Toz duman yatışır ve ortaya küçücük de olsa yalın, duru bir mantık yürütme ve güzel bir teorem çıkar.
İşte o anda ufuk çizgisindesiniz. Kimsenin daha önce bakmadığı yerleri görmektesiniz. Etrafta başka bir ayak izi yok. Matematiğin gizemli bahçesinin bir köşesindesiniz tek başınıza. Sessiz ama yoğun bir sevinçle dolusunuz. Böyle anlar ne kadar kısa sürerse sürsün, ne kadar az sıklıkta yaşanırsa yaşansın, belki de en büyük ödüldür bir matematikçi için. Tüm yorgunluklara değen, yol boyunca karşılaşılan zorlukları ve hayal kırıklarını unutturan böyle anlar sizi yeniler. Matematiği bırakmayı düşündüğünüz günleri hatırlayıp kendinize gülersiniz. Ben matematikçi olmayı seçtim yıllar önce. İyi ki de böyle yapmışım!
Not: Matematik Dünyası dergisinin Aralık 2001 sayısında yayımlanan bu yazı Tosun Terzioğlu’nun 13 Eylül 2000’de Açık Radyo’daki konuşma metninden alıntılanmış ve ilk olarak Bilim ve Gelecek dergisi sayı 147’de yayınlanmıştır. https://bilimvegelecek.com.tr/index.php/2016/05/01/bir-matematikci-hayatta-ne-yapar/
Matematiksel