Bilim Nedir? Bilim İnsanı Kimdir?

Beğenin ya da beğenmeyin, hepimiz bilim ve teknoloji çağında yaşıyoruz. Bilim, sadece insanların değil, gezegendeki tüm organizmaların yaşamlarını ve kaderlerini tamamen değiştirdi. Sadece düşünün. 150 yıl önce, çoğu çocuk doğum sırasında veya tedavisi olmayan çocukluk hastalıkları nedeniyle ölüyordu. Çoğumuzun cebimizde sadece elli yıl önceki oda büyüklüğündeki bir bilgisayardan daha güçlü bir cihaz var. Buharlı lokomotifin icadına kadar hiçbir insan bir atın koşabileceğinden daha hızlı seyahat edemezdi. Şimdi hepimiz rutin olarak otoyollarda gidip geliyoruz. Hayatlarımız bilim ve teknoloji ile o kadar bütünleşmiş durumdaki arka plandaki süreçler hakkında pek düşünmüyoruz bile. Ancak elektrik kesintisi, deprem veya diğer doğal afetlerde olduğu gibi, yalnızca onları kaybettiğimizde bağımlılığımızın farkına varıyoruz.

Günümüzde bilim sayesinde insanlar ortaya çıkmadan çok önce yaşayan milyonlarca soyu tükenmiş hayvanı biliyoruz. Dünyanın yaşını 4,54 milyar yıl olarak tahmin edebiliyoruz. Dünya yüzeyini neyin şekillendirdiğini, yüzeyin altında ne olduğunu ve kıtaların dünya yüzeyinde nasıl hareket ettiğini biliyoruz. Depremleri tanrıların gazabının bir işareti olarak görmek yerine, onlara neyin sebep olduğunu anlıyoruz.

Hayatta kalmak için tamamen bilim ve teknolojiye bağımlıyız. Ancak bilim bize her zaman duymak istediğimiz bilgileri vermeyebilir. Bilimin bize sunduğu imkanları (sağlık, teknoloji ve zenginlik gibi) takdir edip, ancak duymak istemediklerimizi açığa koyduğunda bilimi red etme şansımız yoktur. Bilim arasından seçim yapabileceğimiz bir restoran menüsü değildir. Astrofizikçi Neil de Grasse Tyson’ın dediği gibi,” Bilimin güzel tarafı, ona inansanız da inanmasanız da gerçek olmasıdır.” Bir bilim insanı size göre “uygunsuz bir gerçeği” söylerse, bunun nedeni, bir bilim insanının bunu, verilerin gösterdiklerini dürüst ve objektif bir şekilde raporlamanın bir parçası olarak yapması gerektiğidir.

Öyleyse, bilim tam olarak nedir, ne yapmayı arzuluyor ve biz insanlar neden önemsemeliyiz? Bu temelde oldukça basit bir soru gibi görünse de, aslında cevabı son derece zordur. Bu yazıda da amacımız bilim felsefesi yapmak değildir. Ancak yine de bir kaç maddeyi hatırlamak faydalı olabilir.

Bilim Nedir?

Bilimsel Yöntem

“Teorinin ne kadar güzel olduğu önemli değil. Ne kadar akıllı olduğunun da önemi yok. Eğer teori deneylerle kanıtlanmıyorsa yanlıştır. İşte bu basit ifade bilimin anahtarıdır.”

Richard Feynman

Bilim, gözlem ve gözleme dayalı akıl yürütme yoluyla önce evrene ilişkin olguları açıklama, sonra bu olguları birbirine bağlayan yasaları bulma çabasıdır. Olguları açıklamaya çalışırken ve bir yanıyla eylemsel (gözlem, deney, ölçüm), diğer yanıyla zihinsel (kavram, çıkarım, hipotez) bir yol haritası izler. Olgular hakkında sınanabilir kuramlar geliştirir.

Bilim Olgusaldır

Bu, bilimi din, mantık, felsefe, metafizik, sanat gibi diğer bilme biçimlerinden ayırt eden başlıca özelliktir. Bilimsel önermeler doğrudan ya da dolaylı olarak gözlenebilen olgulara ilişkindir. Bu önermelerin doğruluğu ya da yanlışlığı, dile getirdikleri olguların veya olgusal ilişkilerin var olup olmamasına bağlıdır. Bu bakımdan, bilimsel genellemeler (hipotez, teori) gözlem ve deney sonuçlarına dayanılarak kanıtlanmadıkça geçerlik kazanamaz.

Bilim Mantıksaldır

Bilimsel bir uğraşıyla ulaşılan sonuçların her türlü çelişkiden uzak, kendi içinde tutarlı olması gerekmektedir. Birbiriyle çelişen iki önermenin doğruluğundan söz edilemez. Hipotezlerin veya teorik önermelerin bir özelliği doğrudan test edilememeleridir. Bir teoriyi doğrulamak için gözlem olgularına başvurmak gerekir. Ancak bunu yapabilmek için de öncelikle teoriden birtakım gözlenebilir sonuçlar çıkarmaya ihtiyaç vardır. Bu çıkarsama işlemi, tümdengelim mantığın kurallarına dayanmaksızın başarılamaz.

Sürekliliği Destekler

Bilim insanları bilimsel uğraşılarında kişisel eğilim, istek ve önyargıların etkisinde kalmamaya, olguları oldukları gibi saptamaya ve yorumlamaya çalışmaktadır. Bilim insanları çalışmalarında genellikle hipotezlerini kanıtlamaya değil, çürütmeye çalışır. İngiliz filozof Sir Karl Popper’ın belirttiği gibi, bir hipotezin yanlış olduğunu kanıtlamak, doğru olduğunu kanıtlamaktan çok daha kolaydır. Bilimde önemli olan sürdürülebilirliği sağlamaktır. Bilimsel açıklamalar her zaman yeni incelemelere açık olmalıdır. İster dini, ister politik veya sosyal olsun, test edilemeyen fikirler bilimsel değil, dogmadır.

Bilimin Temeli Şüpheciliktir

Bilimde hiçbir şeyin “doğruluğu kesin kanıtlanmış” değildir ve her şeyin olasılıkları vardır. Yirmi katlı bir binadan atlarsanız öleceğinizi bilim size kesin olarak söyleyemez. Ancak bunun % 99 olasılıkla gerçekleşebileceği söylenebilir. Bilimin temeli şüpheciliktir. Bilim insanı test edilip doğrulanana kadar tüm fikirlere şüpheyle yaklaşmaya çalışır.

Sagan’ın da dediği gibi: “Bilimin kalbinde birbiriyle çelişen iki kavramın temel dengesi yatar: yeni fikirlere karşı açık fikirli olmak (ki bu fikirler bazen son derece acayip ya da alışılmadık olabilir) ve ister eski ister yeni olsun her fikrin eleştirel düşünce ve şüphecilik ile detaylıca incelenmesi. Ancak bu şekilde engin saçmalıkları, engin gerçeklerden ayırmak mümkün olabilir.”

Yararlanılan Kaynaklar:

  • Yıldırım, C., 2011. Bilim Felsefesi. Remzi Kitabevi
  • Donald R. Prothero, Weird Earth: Debunking Strange Ideas about Our Planet; Red Lightning Books, 2020

Göz Atmak İsterseniz

Matematiksel

Sibel Çağlar

Merhabalar. Matematik öğretmeni olarak başladığım hayatıma 2016 yılında kurduğum matematiksel.org web sitesinde içerikler üreterek devam ediyorum. Matematiğin aydınlık yüzünü paylaşıyorum. Amacım matematiğin hayattan kopuk olmadığını kanıtlamaktı. Devamında ekip arkadaşlarımın da dahil olması ile kocaman bir aile olduk. Amacımıza da kısmen ulaştık. Yolumuz daha uzun ama kesinlikle çok keyifli.

Bu Yazılarımıza da Göz Atınız

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu