Sinirbilim

Deja Vu Nedir? Ben Bu Anı Yaşamıştım Hissi Neden Gerçekleşir?

Çoğumuz bazen gördüğümüz bir insanı daha önceden tanıdığımızı veya gittiğimiz bir yerde önceden bulunduğumuzu zannederiz. Genellikle de anlamlandıramadığımız bu durumu “bir yerden tanıyorum ama neyse” der geçeriz. Deja vu olarak bilinen bu fenomen, çok uzun bir süre boyunca filozofları  ve nörologları şaşırtmıştı.

Deja vu Nedir?

Deja Vu Nedir? Ben Bu Anı Yaşamıştım Hissi Neden Gerçekleşir?

1800’lerin sonundan itibaren,  Fransızca’da “zaten görüldü” anlamına gelen deja vu’ya neyin neden olabileceğine dair birçok teori ortaya çıkmaya başladı. İnsanlar bunun zihinsel bir bozukluktan ya da belki bir tür beyin probleminden kaynaklandığını düşündüler. 

Bu terimi ilk kullanan kişi, parapsikoloji ile ilgili çalışmaları ile ünlü Fransız araştırmacı Emile Boirac oldu. Ancak kendisi bu deneyimi reenkarnasyon ve duyular ötesi algılama gibi parapsikolojik fenomenlerle birleştirdiği için konu bir süre bilim camiasının dikkatini çekmedi. Sonrasında modern psikolojinin gelişmesiyle “Deja vu tam olarak nedir?” sorusu yeniden sorgulanmaya başladı.

Bu bin yılın başlarında, Alan Brown adlı bir bilim insanı, araştırmacıların o ana kadar deja vu hakkında yazdıkları her şeyi gözden geçirmeye karar verdi. Bulabildiği şeylerin çoğu, paranormal bir tada sahipti. Ama neyse ki deja vu fenomeni hakkında bazı temel bulgular toplayabilecekti.

Örneğin Brown, insanların kabaca üçte ikisinin hayatlarının bir noktasında deja vu yaşadığını belirledi. De javu’nun en yaygın tetikleyicisinin bir sahne veya yer olduğunu ve bir sonraki en yaygın tetikleyicinin bir konuşma olduğunu da belirledi. Brown’ın incelemesi, deja vu konusunu bilim alanına indirgedi. Çalışmaları, bilim insanlarının deja vu’yu araştırmak için deneyler tasarlamalarını sağladı.

Deja vu Neden Gerçekleşir?

Deja Vu Nedir? Ben Bu Anı Yaşamıştım Hissi Neden Gerçekleşir?

Psikanalizin kurucusu Sigmund Freud da dejâ vu deneyimleriyle ilgilenmiş ve gerçekten yaşanmış olanlar ve yanılgılar olarak iki gruba ayırmıştı. Yanılgıları, tam olarak aynı olmasa da öncekine benzer deneyimler olarak özetledi.

Ona göre bunlar bilinçaltında gerçekleşen süreçler nedeniyle ortaya çıkardı. Gerçekten yaşananlar ise açıklanması zor kısmı oluşturuyordu. Belki de evren kendini bir biçimde tekrar ediyordu. Freud’un izinden devam eden bilim insanları bu durumun bilinç altı kaynaklı olduğunu varsaydılar.

Sigmund Freud, egomuzun deja vu aracılığı ile ilkel benliğin dürtülerini dengelediğini düşünüyordu. “Bunu daha önce de yaşamıştım” diye düşünmek psikolojik baskı yaratan durumlarla daha rahat baş etmemize yardımcı oluyordu. Fakat 50’li yıllardan sonra yapılan araştırmalarda, altta yatan psikolojik etmenlerin kişiden kişiye değişebileceği fark edildi. Bu nedenle konu ile ilgili araştırmalar psikolojiden sinirbilime kaydı.

Bu durumun beyindeki süreçlerle ilgili olduğunu gösteren ilk çalışma İngiliz doktor Sör Arthur Wigan’a ait. Wigan kendi yaşadığı deneyimden yola çıkarak, bunun uykusuzluk ya da zihin yorgunluğu sonucunda yaşanıyor olabileceğini fark etti.

O sırada beynin sağ ve sol yarıküreleri arasında bir hız farkı oluşuyordu. Bu nedenden dolayı bilgi aktarımı sırasında oluşan gecikme, aynı şeyin iki kez algılamasına yol açabiliyordu. 1963 yılında, nörofizyoloji ve biyofizik alanlarında araştırma yapan Robert Efron’ın yaptığı incelemeler Wigan’ın teorisini doğruladı. Daha da açıklayıcı kanıtlar ortaya sundu.

Bir şeyi gördüğümüz anda sağ ya da sol gözden gelen uyarıda, saniyenin binde biri kadar da olsa bir gecikme meydana gelebilir. Bu durumda beyne iki farklı sinyal gider. Bu da aynı şeyi iki kez görmüş hissi yaratır. Bu fikirler beraberinde yeni fikirleri doğurdu.

Kimi bilim insanları durumun epilepsi ile ilişkili olduğunu düşündü. Neyse ki günümüzde modern görüntüleme teknolojisi sayesinde konu hakkında daha detaylı bilgiye sahip olabiliyoruz. En çok kabul gören bu fikre göre deja vu mekanizması ile beyindeki tanıma mekanizması birbiriyle yakından ilişkili.

Hatırlama Ve Aşina Olma

Tanıma mekanizması içinde iki farklı işleyiş şekli var: Hatırlama ve aşina olma. Hatırlama olduğunda, geçmişle o anın bağlantısını hemen kurabiliyoruz. Örneğin markette bize tanıdık gelen adamı daha önce otobüste gördüğümüzü hemen çıkarıveriyoruz.

Ama aşina olduğumuz kişiyi nereden tanıdığımızı bir türlü bulamıyoruz. Beyinde hipokampus isimli hafıza merkezinde, özellikle anlık hafızadan sorumlu bölge olan dentat girus, gördüğümüz ya da yaşadığımız bir şeyi bilgisayar gibi kaydediyor. Bunu yaparken de onu görsel, işitsel, zamansal ve daha birçok modele ayırıyor. Gelen yeni veriler de bu mental haritada yerlerine yerleşiyor.

Deja Vu Nedir? Ben Bu Anı Yaşamıştım Hissi Neden Gerçekleşir?

Bu sistemin içinde bazen çok benzeyen fakat aynı olmayan parçalar üst üste gelebiliyor. Bu çakışma bir tür bulanıklığa sebep oluyor. İşte bu bulanıklık da deja vuya yol açıyor. Dolayısıyla hipokampusumuz “sen bunu daha önce gördün” derken neokorteksimiz “hayır, görmedin” diyor.

Deja vunun ayrıca yaşlanma ve birtakım hastalıklarla da ilişkisi var. Örneğin Alzheimer hastalığında dentat girus hücrelerinde hasar ve azalma meydana geldiğinden, haritalama işleminde sorun oluyor. Bunun sonucunda algılarda daha çok parça çakışarak, daha sık yaşanmışlık duygusu meydana getiriyor.

Örneğin, hasta bir arkadaşınızı ziyarete giderken bir hastane ünitesindeki bakım istasyonunun yanından geçtiğinizi hayal edin. Daha önce bu hastaneye hiç gitmemiş olsanız da, sahip olduğunuz bir hisle kendinizi garip hissedebilirsiniz.

Bu deja vu deneyiminin altında yatan neden, mobilyaların ve mekan içindeki belirli nesnelerin yerleşimi de dahil olmak üzere sahne düzeninin, geçmişte deneyimlediğiniz farklı bir sahne ile aynı düzene sahip olması olabilir. ( Ek okumalar: Görmediğiniz Halde Birinin Size Baktığını Nasıl Hissedersiniz?)

Sonuç Olarak

Sonucunda bu garip durumu daha iyi anlamaya başladık. Beynin hangi birimlerinde oluştuğunu biliyor, araştırdıkça hakkında daha fazla şey öğreniyoruz. Hafızayla ilişkisi de belli bir düzeyde aydınlandığı için aradığımız cevapların bir kısmına ulaştık.

Ancak araştırmacılar, bir sahneyi veya durumu tanıdık hissettiren şeye birçok faktörün katkıda bulunduğunu düşünüyor. Bu nedenle de bu gizemli fenomende rol oynayan ek olası faktörleri araştırmak için daha fazla araştırma yapılıyor.

Konuk yazar: Buğu Usanma Koban


Kaynaklar ve ileri Okumalar

Matematiksel

Editör

Bu yazı gönüllü yazarlarımız tarafından hazırlanmış veya sitemiz editörleri tarafından belirtilen kaynaktan aslına uygun kalınarak eklenmiştir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu